26 Nisan 2014 Cumartesi

Turna

Turna adının Japonca’dan türediği tahmin ediliyor. Japonca’da turu, turna anlamına geliyor. Bu kelimenin tu (dizi, takip) ve ryudo’dan gelen ru (akmak) kelimelerinin birleşiminden türediği düşünülüyor. Ses benzeşmesi nedeniyle turna adı Azerice durma, Türkmence durna, Kazakça tırna ve Kırgızca, Özbekçe ve Uygur Türkçesi’nde de turna olarak kullanılıyor.

Anadolu’da yaygın bir inanışa göre turnalar uğur, bereket, mutluluk ve refahın simgesi olan kutsal hayvanlar sayıldığı gibi, saflığın, temizliğin,dürüstlüğün, vefanın, sadakatın, sabrın, sevginin, onurun, özgürlüğün de simgesidirler. Bu nedenle insanlar genelde onlara ilişmez, yuvalarını bozmaz ve de kanını dökmez. Anadolu’da turna avlandığı taktirde avcısına felaketler getireceğinin inancı yaygındır ya da turnaların konduğu tarlaya bereket getirdiğine inanılır.

Turnalar güzellikleriyle binlerce yıldır baş tacı edilmiş. Mısır mezarlarında, Rus şarkılarında, Amerikan yerlilerinin totemlerinde, Avustralya yerli danslarında, Yunan ve Roma mitlerinden tutunda hemen hemen her kültürde karşımıza çıkıyor.
Geniş bir coğrafyada ve farklı kültürlerde yer edinmiş olan turna,  Anadolu’da manilerde, türkülerde, giyim kuşam, halı, kilim ve oya motifilerinde kullanmıştır.
Uğur getirmesi için gelinlerin başına turna teli (tüyü) takılır. Aynı zamanda genç kızların güzelliğini anlatmak için bir simge olarak da kullanılıyor. Onların simgesel görüntüleri içerisinde, birçok imgesel anlam da ortaya çıkmaktadır. Bu imgelerin her birinin ayrı ayrı çözümlenmesi ile turnaların Anadolu kültürü içerisindeki somut değerleri daha da anlaşılmış olur.

Bazı söylencelere göre, turnalar tek eşlidir ve bazen yüz yıla kadar yaşadıkları söylenen turnalar eğer eşleri ölürse bir daha asla eşleşmezler. Turnalar, sevgide bağlılık, dostlukta sebat ve sadâkat anlamını târif edebileceğimiz vefanın en güzel örneklerini teşkil ve temsil ederler. Bir diğer bilgiye göre de turnalar, yaşlanan anne ve babalarının da geçimlerini temin ederler. Turnalar, çiftler halinde yaşarlar ve tek eşli bir hayat sürerler. Yuvalarını diğerlerinden ayırırlar. Eğer avcı turnaları vurur ve çiftlerden biri ölürse, geride kalan turna yaşamaya devam etmez ölümü seçer ve gidip kendini suya bırakır.

Turna, Alevilik ve Bektaşilik kültüründe de çok önemlidir. Alevîlikte turna ve güvercin kutsal sayılan iki kuştur. Bu kuş, Alevî-Bektaşi folklorunda da önemli bir rol oynar ve Hz. Ali yi temsil eder. Sesi Hz. Ali’ye benzetilir. Bazı efsanelerde de Ahmet Yesevi’nin turnaya dönüşebildiği anlatılır.

Cem ayinlerinin önemli bir unsuru olan semahlardaki hareketlerin her birinin ayrı ve özel bir anlamı bulunmaktadır. Turna Semahı ise, turnanın uçuşunu çağrıştırır. Hareketler; turnanın hareketlerine benzer; yavaş ve mağrurdur. Turnaların gökyüzündeki hareketlerini yansıtan figürlerle semah dönerler.

Turna kuşunun, Alevi edebiyatında da özel bir yeri vardır. Turna ile Hz. Ali arasında bir ilişkinin olduğu varsayılır.
“Yemen ellerinden beri gelirken
Turnalar Ali’mi görmediniz mi?
Havanın yüzünde semah dönerken
Turnalar Ali’mi görmediniz mi?”

Erzurum yöresine ait sıra barlarından dördüncü barın adı da “Turna Barı”dır. Turna Barında biri kadın, diğeri erkek olmak üzere iki oyuncu, bir çift turnayı temsil ederler. Oyunda ara sıra ötüşme taklitleri yapılır. İki oyuncunun birbirleri etrafında dönmeleriyle oyuna başlanır. Erkek oyuncu dişiyi aldatarak diz üstü yere çöktürür. Etrafında üç devir yaptıktan sonra sırtına çıkıp oynar. Sonra da yine erkek tarafından kaldırılır ve oyun biter. Turna barı, düğünlerde Erzurum kadınlarınca da oynana gelmiştir.

Turna sadece Anadolu kültüründe değil, Japon kültüründe de önemli bir simge olarak yer almaktadır.
Turna Kuşu, Orta Asya`dan Japonya`ya oradan da Kore`ye kadar geniş bir kuşakta ve yine Asya’nın pek çok bölgesinde turnalar mutluluğun, şansın, uzun yaşamın ve barışın simgesi olarak kutsal kabul edilmektedir.

 12 yaşına kadar normal bir yaşam sürer. Doktorlar, hastalığına “atom bombası hastalığı” adı verilen kan kanseri teşhisini koyduklarında; uzun bir yaşamı, ümidi, iyi şansı ve mutluluğu temsil eden turnaların efsanesi yeniden yazılacaktır.

“Kağıttan Bin Turna Kuşu” efsanesine göre, hasta birisi eğer bin adet kâğıttan turnayı katlarsa, tanrılar bu kişinin dileğini yerine getirecek ve onu sağlığına kavuşturacaktır.  1945’te, Hiroşima’daki evlerinin yaklaşık 1 mil uzağına atom bombası atıldığında iki yaşında bir bebek olan ve kan kanserine yakalanan Sadako Sasaki,, hastalığını büyük bir cesaretle karşılayıp, kağıt turnaları katlama işine koyulur.

Sadako, turnalar için şöyle der: “Kanatlarınıza huzur yazacağım; böylece tüm dünyada uçabileceksiniz.” Ancak küçük Japon kızının bin adet turnayı katlamaya gücü yetmez.
Sadako, 25 Ekim 1955 günü 644 kâğıttan turnayı 645’inci turnaya tamamlayamadan hayata gözlerini yumar. Arkadaşları, eksik kalan 356 turnayı katlayıp onunla birlikte gömerler.

O günden bu yana turna kuşu, barışın ve nükleer silahsızlanmanın uluslararası sembolü olur. Sadako’yu tasvir eden bir anıt, Hiroşima’daki Barış Parkı’na dikilir.

Bugün, dünyada acı çeken çocukların ortak duygusunu yansıtan turnalar, “Bu bizim çığlığımız, bu bizim duamız: Dünyada barış” yazılı anıta gönderilmeye devam ediyor.
Her sene Ağustos ayının altısında kutlanan barış gününde, dünya çapında birçok çocuk tarafından yapılan turna kuşu origamileri Hiroshima’ya gönderilir.

Kuşlar

2 yorum:

  1. Görseldeki kuşlar flamingo, turna değil.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sayenizde yeni bir şey ögrendim: Flamingoya Anadoluda ''allı turna''denirmiş.

      Sil